28 Mayıs 2013 Salı

Prag'ta Gezelim 2. Gün | 17.05.2013


Gezimizin 29. saatine girerken elimizdeki haritadan kabaca bir circle oluşturup ayaklarımızı harekete geçirdik. Yakında bulunan müzeye doğru yöneldik ancak müzenin tadilatta olması, Betül ve Mustafa'nın bulduğu Efes Restaurant'ına yakın olmamız bunun yanında bir de saatin 12'ye doğru geliyor olması ve dahası "çiğ köfte de varmış..." rivayetinin ortaya atılmasıyla birlikten kendimizi Efes Restaurantı'nda bulduk.


Efes Restaurantı detaylı bilgi için: https://www.facebook.com/pages/Efes-Restaurant/511502988887192


Karnımızı doyurduktan sonra Restaurant'ın sahibi ablamız bize Budapeşte'ye gitmemiz konusunda çok yardım cı oldu. Telefon görüşmeleri yaptı, internetten siteler baktı, daha neler neler...

Nasıl gideceğimize karar verdikten sonra tren istasyonunun yolunu tuttuk ve biletlerimizi aldık. O sırada bozuk para toplama sevdasına giren Kutay kafayı yemek üzereydi. Günün yarısını boşa geçirdiğimizin farkına vararak hızla harekete geçip metro ile Prag kalesine geçtik.


                    


Kaleden çıkıp, Charles Köprüsü üzerinden geçip tekne turu yapma kararı aldık. Köprüden geçerken imzamızı attık ve yıllar sonra tekrar Prag'a gelip yazımızı bulabilir miyiz hayallerine dalarak köprüyü geçtik. Köprünün tam dibinde Prag İşkence Müzesi bulunmaktaydı ancak 5 dakikalık fark ile yetişemedik. 


İçgüdülerime güvenerek köprüden sola doğru saptık 100-150 metre yürüdükten sonra Çek kızlara yaklaşıp Amatörce gezi teknesine nereden binebileceğimiz sorduk. Onlarda geldiğimiz yönü göstererek ileriye gitmemizi söylediler. 

Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük Yürüdük...

Tam tamına 2,5 kilometre yürüdükten sonra seferlerin bittiğini gördük ve başka bir limanda hâlâ seferlerin devam ettiğini öğrenip o limana gitmek üzere tramvaya bindik.
 


Kilometrelerce yol yürüdükten sonra gezi teknesine bineceğimiz limana geldik. Yirmi dakikalık bir zaman vardı teknenin kalkmasına, karnımızın aç olmasıyla  herkese ekmek arası bir şeyler yaptırabiliriz düşüncesiyle Mustafa, Kutay ve ben meydana yöneldik. Tek bulabildiğimiz bir dönerciydi...

Gezinin büyük itirafı burada geliyor. 

Öncelikle dönerciye 10 tane döneri 10 dakikada yapabilir misin diye sorduk. Tabiki yaparım dedi. Ancak 3 yarımı yapması 5 dakikayı bulunca kalan siparişleri iptal edip. Yaptırdığımız o üç döneri geri dönerken afiyetle yedik ve ayıp olmasın diye sevgili arkadaşlar sizlere hiç bir şey bulamadık dedik.


Tekneden indikten sonra eski şehir meydanına yöneldik. İnanılmaz derecede hareketliydi. Her yerde kendi çapında gösteri yapan insanlar ve turistlerle meydan dolup taşıyordu. Aynı gün içinde o meydanın hem dolu hem de boş halini görmüştük. Astronomik saate selam verip karnı aç olanlar için merkezde yemek yiyebileceğimiz yerlere yönelmişken Sex Müzesi karışımıza çıktı.




Dar sokaklar ve eski evlerin arasından geçerek Vaclavske Caddesi üzerinde tüm kafilenin karnını doyurduktan sonra tren garının yolunu tuttuk.

Bizi Budapeşte'ye götürecek olan Slovakya bandıralı, kompartımanlı, kösnük trenimize bindik.

Tren maceralarımız için bir sonra ki yazıyı bekleyin...

Kokuları şimdiden gelmeye başladı...

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Prag'a Giderken | Road to Praha 16.05.2013



Her şey bir önceki tatili Schmalkalden'de geçirmemizle başladı. Bu tatilde kesinlikle bir yerlere gidecektik, kağıtlar, kalemler, laptoplar, iphonelar ellere alınıp planlar yapılmaya, fikirler ekilmeye başlandı. O buna, bu şuna, şu buna derken kadroyu 10'a tamamladık ve otobüste yer kalmamasıyla geziyi bir gün önceye çekip, doğaçlama olarak gezmeye karar verdik.

Planımız 11:15 trenine binip Erfurt'a geçerek oradan sonrasını planlamaktı. Ancak olaylar hiçte öyle gelişmedi.

Kısa bir uykunun ardından saat 11 gibi tüm kafile treni beklemeye koyulduk. 11:13'te bir tren geldi. Herkes Almanya'nın disiplinine alışmış olmasından dolayı bu gelen trenin bizim tren olamayacağına kanaat getirdik ve diğerini beklemeye koyulduk. yaklaşık 5 dakka geçtikten sonra giden trenin bizim trenimiz olduğunu anladık. 

O an üzüntünün fotoğrafını çekmeyi başardım.


Erfurt'a Meiningen üzerinden değilde Zella-Melis üzerinden gitmeye karar verdik. Erfurt'a vardık, ticket information'da maliyet analizi yapı en uygununu seçtikten sonra haritada da görüleceği gibi Prag'a geçtik.


Ancak macera yeni başlıyordu. Karnımız aç ve kalacak bir yerimiz de yoktu. DB otobüsünden indikten sonra turist informationdan aldığımız harita ve gelmeden önce nerelerde hostel bulabileceğimiz fikriyle merkeze doğru yürümeye başladık ve tabi ki dönerci gördük. Girdik içeriye dönerci Cezayirli çıktı, siparişleri verdik, dönerler geldi, biraz gevşemiştik ki, muhabbet muhabbeti açtı ve Cezayir nerde biliyor musunuz? diye sordu. O an ki patlamayla yapıştırdım cevabı: Do you know Ottoman Empire? Allah'tan adam duymadı...

Karnımız toktu ancak kalacak yerimiz yoktu. Haritamıza davranıp olası hostel bölgesine yöneldik. Bir kaç deneme başarısız çıktıktan sonra nasıl olduysa üç gruba bölündük. Kutay ve ben farklı bölgede hostel ararken Mustafa ve Betül'de farklı yerlerde hostel arıyor aralarında Buket, Merve, Oğuzhan, Rukiye, Duygu ve Gülay'ın olduğu bir grup oturup bekliyordu.

Betül ve Mustafa'nın bir Türk restoranı bulması ve ordaki ablamızın bize yardımcı olmasıyla tarif edilen hostele yerleştik. Kızlar için kalacak yer bulmuştuk ancak erkekler için kalacak bir yer bulamamıştık. Hoş gecenin ışıltısı ve daha önce izlediğimiz Amatör videolar bizi (erkekleri) dışarda kalabileceğimize ikna etmişti.


Hostele eşyaları bıraktıktan sonra ufak bir şehir turu attık.






Yorulup gazi olanları hostele bıraktıktan sonra kalan sağlarla birlikte bizim gibi eğlence arayan bir kalabalığa takılarak Prag'ın en büyük kulübünün yolunu tuttuk. Hemen Vltava nehri yanında demliğe suyu koyduktan sonra kaynaması ve demlenmesi için KARLOVY LAZNE'ye geçtik. Girdiğimizde saat 02:00 ve çıktığımızda saatler 5'e geliyor gibiydi. Kulüb'ün büyüklükğünden büyülenmenin yanından dışarıya çıktığımızda havanın aydınlık olması bizi şaşırtmış ve kimsenin uykusunun olmamasıyla birlikte Mustafa'nın tabiriyle ASTRONOT ya da ASİMPTOT saatinin yanına gitmeye karar verdik ki orjinal adı Astronomik Saattir.



Saatler 5 i göstemeye 5 kala astronomik saat önünde çıkması gereken azizleri bekledik ama hiç bir hareket olmadı biz de kendi hareketimizi gösterdik evelAllah.


Gün iyice açılmaya ve sindirim sistemlerimiz hızlanmaya başlamıştı. Hemen 5 yıldızlı bir hotele girerek ihtiyaçlarımızı giderdik. Kahvaltı yapmak için McDonalds yolunu tutup oradan da hostele geçtik. Kızların Check Out saatini bir saat öteletip, onları kahvaltı yapması için uyandırarak kendilerinden boşalan yatakları doldurup yaklaşık 2 saatlik bir uyku çektik. Hayatım boyunca uyuduğum en verimli uykuydu.



Hostele dönüp uyuyanların Prag'ta 2. günü başlarken kalan sağlar gezinin 29. saatine girmek üzereydi...

Devam edecek.

9 Mayıs 2013 Perşembe

Berlin Neredir? ve Berlin Nasıl Gezilir? | 3. Gün Bize Kalanlar.


Saat 9 gibi kalktık. Hostelde kahvaltı dahil olmadığından SDÜ kafilesinin kahvaltıda aldığı muzlardan alarak kahvaltımızı muzla yapıp Alexanderplatz'a oradanda Deutsches Technikmuseum'a geçtik.


Bugünkü hedefimiz Deutsches Technikmuseum ve Tutankamon özel gösterimine gitmekti ancak hesaba katmadığımız şey Deutsches Technikmuseum'un çok büyük olması ve gezmenin çok zaman almasıydı. Bu yüzden Tutankamon'a gidemedik.


Deutsches Technikmuseum bileti 4,50€ ve zaman darlığından müzeyi hakkını vererek gezemedik. Müze çok büyük bir lokomatif çeşitliliğine sahip yani tren severlerin muhakkak uğraması gerekir.



Müze tamamiyle teknik bir müze ve bir çok şeyde interaktif. Bu yüzden  rahatlıkla üç dört saat zaman harcayabilirsiniz burada.


Müzeden çıkıp S-Bahn ile tekrar Alexanderplatz'a dönüp öğle yemeğini yiyip, hediyelik eşya alarak geri dönemeyi planlıyorduk. S-Bahn istasyonuna girdik ve karşımızda kulaklıklı kocaman bir kalabalık bize bakıyordu. Şaşırdık, korktuk, durakladık istasyon içinde sola saptık ve bir alkış tufan koptu. Herhalde bir flash mob olayına maruz kaldık.

Alexanderplatz'a gitmek için aktarma yapacağımız durak Kottbusser Tor'du. Durakta indik ve aklımıza oranın Türk mahallesi olduğu aklımıza geldi. Hem karnımızı doyuralım hem de Mevlana Camii'ndeki hocaya ( Abdullah Hoca) Mitfahrgelegenheit ile ayarladığımız arabaya nereden bineceğimizi sorarız diye Kottbusser Tor'da inmeye karar verdik.


Mitfahrgelegenheit ayarladığımız araba ile öğlenden sonra üçte Erfurt'a oradan da Schmalkalden'e geçtik. Berlinde iki gece üç gün kaldık. Doğaçlama bir şekilde Berlin'i gezdik ve harikaydı. Eğer tren istasyonunda yatabilmeyi göze alırsanız ve bilet almadan şehir içi ulaşımı kullanırsanız çok ucuza Berlin'i gezmeniz mümkün.


Başka bir gezide görüşmek üzere.