Her şey bir önceki tatili Schmalkalden'de geçirmemizle başladı. Bu tatilde kesinlikle bir yerlere gidecektik, kağıtlar, kalemler, laptoplar, iphonelar ellere alınıp planlar yapılmaya, fikirler ekilmeye başlandı. O buna, bu şuna, şu buna derken kadroyu 10'a tamamladık ve otobüste yer kalmamasıyla geziyi bir gün önceye çekip, doğaçlama olarak gezmeye karar verdik.
Planımız 11:15 trenine binip Erfurt'a geçerek oradan sonrasını planlamaktı. Ancak olaylar hiçte öyle gelişmedi.
Kısa bir uykunun ardından saat 11 gibi tüm kafile treni beklemeye koyulduk. 11:13'te bir tren geldi. Herkes Almanya'nın disiplinine alışmış olmasından dolayı bu gelen trenin bizim tren olamayacağına kanaat getirdik ve diğerini beklemeye koyulduk. yaklaşık 5 dakka geçtikten sonra giden trenin bizim trenimiz olduğunu anladık.
O an üzüntünün fotoğrafını çekmeyi başardım.
Erfurt'a Meiningen üzerinden değilde Zella-Melis üzerinden gitmeye karar verdik. Erfurt'a vardık, ticket information'da maliyet analizi yapı en uygununu seçtikten sonra haritada da görüleceği gibi Prag'a geçtik.
Ancak macera yeni başlıyordu. Karnımız aç ve kalacak bir yerimiz de yoktu. DB otobüsünden indikten sonra turist informationdan aldığımız harita ve gelmeden önce nerelerde hostel bulabileceğimiz fikriyle merkeze doğru yürümeye başladık ve tabi ki dönerci gördük. Girdik içeriye dönerci Cezayirli çıktı, siparişleri verdik, dönerler geldi, biraz gevşemiştik ki, muhabbet muhabbeti açtı ve Cezayir nerde biliyor musunuz? diye sordu. O an ki patlamayla yapıştırdım cevabı: Do you know Ottoman Empire? Allah'tan adam duymadı...
Karnımız toktu ancak kalacak yerimiz yoktu. Haritamıza davranıp olası hostel bölgesine yöneldik. Bir kaç deneme başarısız çıktıktan sonra nasıl olduysa üç gruba bölündük. Kutay ve ben farklı bölgede hostel ararken Mustafa ve Betül'de farklı yerlerde hostel arıyor aralarında Buket, Merve, Oğuzhan, Rukiye, Duygu ve Gülay'ın olduğu bir grup oturup bekliyordu.
Betül ve Mustafa'nın bir Türk restoranı bulması ve ordaki ablamızın bize yardımcı olmasıyla tarif edilen hostele yerleştik. Kızlar için kalacak yer bulmuştuk ancak erkekler için kalacak bir yer bulamamıştık. Hoş gecenin ışıltısı ve daha önce izlediğimiz Amatör videolar bizi (erkekleri) dışarda kalabileceğimize ikna etmişti.
Hostele eşyaları bıraktıktan sonra ufak bir şehir turu attık.
Yorulup gazi olanları hostele bıraktıktan sonra kalan sağlarla birlikte bizim gibi eğlence arayan bir kalabalığa takılarak Prag'ın en büyük kulübünün yolunu tuttuk. Hemen Vltava nehri yanında demliğe suyu koyduktan sonra kaynaması ve demlenmesi için KARLOVY LAZNE'ye geçtik. Girdiğimizde saat 02:00 ve çıktığımızda saatler 5'e geliyor gibiydi. Kulüb'ün büyüklükğünden büyülenmenin yanından dışarıya çıktığımızda havanın aydınlık olması bizi şaşırtmış ve kimsenin uykusunun olmamasıyla birlikte Mustafa'nın tabiriyle ASTRONOT ya da ASİMPTOT saatinin yanına gitmeye karar verdik ki orjinal adı Astronomik Saattir.
Saatler 5 i göstemeye 5 kala astronomik saat önünde çıkması gereken azizleri bekledik ama hiç bir hareket olmadı biz de kendi hareketimizi gösterdik evelAllah.
Gün iyice açılmaya ve sindirim sistemlerimiz hızlanmaya başlamıştı. Hemen 5 yıldızlı bir hotele girerek ihtiyaçlarımızı giderdik. Kahvaltı yapmak için McDonalds yolunu tutup oradan da hostele geçtik. Kızların Check Out saatini bir saat öteletip, onları kahvaltı yapması için uyandırarak kendilerinden boşalan yatakları doldurup yaklaşık 2 saatlik bir uyku çektik. Hayatım boyunca uyuduğum en verimli uykuydu.
Hostele dönüp uyuyanların Prag'ta 2. günü başlarken kalan sağlar gezinin 29. saatine girmek üzereydi...
Devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder