4 Mayıs 2013 Cumartesi

Berlin Neredir? ve Berlin Nasıl Gezilir? | 2. Gün Berlin HIGHLIGHTS

Oğuz ve Oğuzhan'dan önce kalkarak ilk gün hostelden aldığımız haritayı göz ucuyla süzerken bir yandan da kalkın artık diye bağırıyordum. Gece bizimle kalan zenci yoldaşımız çoktan gitmiş oda tamamiyle bize kalmıştı.
Herkesin uyanmasıyla nasıl gezeceğimiz ve nasıl döneceğimizi karalaştırmamız lazımdı. İçinde bulunduğumuz gün gitmek istesek öğleden sonra üçe kadar vaktimiz vardı ve bu kadar az bir zaman bize yeterli değildi. Bu yüzden Oğuzhan'ın Berlin'i daha önce gezmiş olmasından ötürü onu Berlin Hauptbahnhof'tan uğurlayıp, bir gece daha gerekirse Hauptbahnhofta kalmayı göze aldık.

 
 


  

Elimizde Sadece bir Harita ve bir günlük Berlin deneyimi vardı. Yani hiç bir şey bilmiyorduk, ne plan ne bir program tamamiyle doğaçlama ve harita okuma becerimize güvenerek Berlin'i gezecektik. Oğuzhan'ın Alexanderplatz'dan yürüyerek müzeleri gezersiniz lafını destur kabul edip. S-Bahn'a bindik. Bir yandan haritaya bakarken bir yandan da bilet memurlarını kolluyorduk. Birden eski, heykelli binaların oradan geçtiğimizi farkettim ve müzelere daha yakın olacağını düşündüğümüzden Hackescher Markt durağında indik. Haritaya göre Bode Museum'a gitmeye çalışırken kendimizi Neue Synagogu'nda bulduk. Resim çekilip, facebookta check-in yaptıktan sonra Özgürlüğün zirvesinde olduğumu hissettim. Bilmediğin bir ülke bilmediğin bir dil, rahatça konuşabilliyorsun ve ne yapsan kimsenin umrunda değil. Yaşasın Özgürlük.

Sinagogtan Bode Museum'a geçtik. Hiç bir fikrimiz yok baktık kapıyı birileri açtı içeri girdi bizde daldık içeri. Bilet gişesinde buranın müzeler adası olduğunu öğrenip, müzeler adasındaki müzelerde geçerli olan biletlerden aldık.(9€- 26.04.2013) Müzenin girişinde kocaman heykel karşıladı bizi, heykele baktık üst kata çıktık, dedik herhalde bu kadar sonra tam dışarı çıkacaktık ki, birden kadının verdiği broşüre baktık. Meğer heykelin arkasındaki kapıdan giden bir kolidor var ve asıl müze oradan itibaren başlıyor. Yaklaşık 15 dakikada müzeyi gezdik. 

Bode'den sonra kazı çalışması yüzünden istikametimiz Neus Museum'a oldu. Yıllar önce belgeselini izlediğim Nefertiti'nin büstünü gördüm. O an duygularım gerçekten karışıktı. Nereden Nereye... Bu müzede Mısır ve Roma eserleri bulunmakta. Yaklaşık 20 dakika da bu müzeyi tamamladık. Eğer Antalya Müzesi'ne gittiyseniz Neus Museum'daki Roma kısmını çok rahatlıkla pas geçebilirsiniz.

Pergampn Museum, burada büyük boyutlu bir çok şey var. Pazar girişi çinileri, Yunan tapınağı vs, Ancak Oğuz ile beni en çok etkileyen şey müzenin ikinci katında bulunan İslam Eserleri bölümüydü. Bu bölümde Selçuklu döneminden bir mihrap bulunmakla birlikte, Müzeyi gezerken aldığını tanıtım zıbırtısına mihrabın numarasını girdip, playe bastığınızda Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm Bismillahirrahmanirrahîm diyerek minberin kenarlarındaki yazan ayeti okuyup, hangi dilde dinliyorsanız akabinde çevirisini söylüyor ve haftalardır ezan duymadıysanız insan bir başka oluyor. Kıymetini bilin.

Alte Nationalgalerie, dışardan baktınız mı önünde muazzam bir heykel var ve sanırsınız ki içeride de birşey var. Her yer resim gezmemiz 10 dakkamızı aldı.


Müzeler adasında son durak Altes Museum. Burada da "çanak, çömlek" görmek mümkün. Hava güneşliydi ve müzenden çıktıktan sonra Berlin Dom ve Altes Museum'un önünde bulunan çimlerde uzanarak diğer gideceğimiz yerleri ve nasıl gideceğimize dair planlamakla 15 dakkamızı dinlenmeye ayırdık.

Checkpoint Charlie'ye gitmeye karar verdik ve en yakın U-Bahn istasyonun yolunu tuttuk. Dom'un ilerindeki köprüden geçerken bul karayı al parayıcıları gördük, şaşırdık ve haritadan nerede olduğumuza, hangi yöne gitmemiz gerektiğine bakmamız için durakladık. Gözüm bul karayı al parayıcılardaydı. Takip ettim ordadakindeydi misket, bunu sesli olarak Oğuz'a söyledim. Meğersem oyunu oynatan adam Türkçe biliyormuş hemen geldi yanımıza elime 100€ verdi, tuttu kolumdan söylediğim kutunun üzerine ayağımla bastırdı ve 50€ verirsem kutuyu açacağını söyledi. Zaten olayın şoku ve elimde ki 100€ ile ne yapacağımı şaşırmıştım. Allah'tan Oğuz vardı. Çekti kurtadı beni. Paramız yok dedik ve ikiledik hemen.

U-Bahn'a binip Checkpoint Charlie'ye vardık. Hediyelik eşya dükkanlarına girdik.( Berlin duvarından parçalar bulmak mümkün.) Checkpoint'in karşısında işporta tezgahlarıda vardı. Türk'e benzettiğimiz bir adama Selam verip 3€'luk orak, çekiç rozetini 1€'ya aldım. Oralarda bir panaroma müzesi olduğunu biliyorduk ve checkpointin hemen karşısında olduğunu gördük. Biletlerle birlikte geri kalan yolculuğumuza eşlik edecek olan Berlin Hihglists Guide'da ücretsiz bir şekilde aldık. Paranoma bizim için hayal kırıklığıydı. Çünkü daha büyük bir şey bekliyorduk ya da en azından Paranoma 1453'e gittikten sonra Berlin Duvarı paranoması bizim panaonoma yanında bir hiçmiş gibi geldi.



Paranoma çıkışı en yakın S-Bahn ile Berlin Zafer Tagı'na geçtik. Unutulmayacak hadise ise Oğuz'un patlattığı espiri; " Geçmişte bir savaşı kazanıp bunu dikmişler buraya, biz kazandığımız her şavaş için böyle tag yapsaydık İstanbul taktan geçilmezdi.".
Zafer Tagı, meclis binası ve zafer anıtı derken yürümekten yorulup, hem dinlenip hem de karnımızı doyurmak için Burger King'e girdik. Yemeğimizi yedikten sonraki rotamız Salvador DALİ yani bir nevi DELİ müzesiydi.
 

S-Bahn ile iki aktarma yaparak Zafer Tagına gelmeden önceki istasyonda, yani Postdamer Platz'da indik. 
Dali'den çıktık. DB gökdeleninde içinde bulunduğu Potsdamer Platz'da biraz oyalandık.
 

Sonra yürüyerek Holocaust Memorial'e gidebileceğimize kanaat getirdik ve başladık yürümeye.Holocaust Memorial' vardık biraz oturup dinlendik.


Yağmur atıştırmaya başlamıştı, kalacak yerimiz yoktu ve Holocaust Memorial'ın ilerisinde bir abide gibi bir şey gözüküyordu. En son ona da bakıp Alexanderplatz'a gitmeye karar verdik. Meğersem o abide Zafer Tagının yandan  görünüşüymüş.

S-Bahn'a binerek bir aktarmayla Alexanderplatz'a geçtik. Yağmur iyice hızlandı. Bir önceki gün tanıştığımız manav abinin oraya gidip hem döner yiyebileceğimizi hem de bir şeyler danışabileceğimizi düşünerek manav abinin yanına doğru gittik ve burada bizim SDÜ kafilesinden Burak,Oğuz ve Kutay ile karşılaştık. Bak sen şu Allah'ın işine. Onların kaldığı hostele gidip geceyi orda geçirmeye karar verdik. Çünkü bir önceki kaldığımız hostelden daha ucuzdu. (21,5€)


Günü özetliyecek olursak, plansız programsız bir şekilde elimizde bulunan bir harita ve Berlin Highlist Guide eşiliğinde, S-Bahn, U-Bahn ve ayaklarımızı kullanarak 20-25 km yol kat ettik. S-Bahn ve U-Bahnları kullanırken bilet almadık ve kontrole yakalanmadık. Bu riski göze aldık, baya kâr ettik. Ertesi güne Alman Teknik Müsesi'ni ve Tutankamon Özel Sergisi'ni bıraktık. 

Peki Berlin nasıldı? Tabi ki bir İstanbul değil, kıyas bile edilemez.

videoların hakkı rahmeti Oğuz Furat'ındır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder