22 Eylül 2013 Pazar

Viyana'nın Fethi | 20.05.2013


Macaristan ilginç bir yer gidiş dönüş bileti sadece gidiş biletinden daha ucuz, bu yüzden bizde gidiş dönüş bileti alarak Siemens'in üretmiş olduğu ÖBB ( Austria Railway ) trenine bilet aldık. Planımız 12 gibi Viyana'ya varmak ve son Almanya trenine kadar Viyana'yı gezip dönmekti ve böyle de oldu.

Trenden indikten sonra istasyonda çalışan bir Türk ağabeyimize rast geldik ve sağ olsun bize Viyana haritası temin etti. Almanya'ya nasıl, ne zaman geçeriz, çantaları nereye bırakırız tartışmalarından sonra yola koyulduk ve kendimizi Aziz Stephan Katedrali'nde bulduk. Karnımız acıkmıştı ve bir Türk restoranı bularak hem karnımızı doyurabileceğimizi hem de çantalarımızı bırakabileceğimiz düşündük.



Karnımızı doyurmasına doyurduk ama çantalarımızı restoranta bırakamadık. Çünkü restaurant işletmecisi çantalarımızın daha güzel yerlere layık olduğunu söyledi bizde çantalarımıza uygun yer aramaya başladık. Mustafa'nın bir kişi hostelde yatak kiralasın hepimiz çantalarımızı oraya bırakırız fikriyle hostel aramaya koyulduk, derken Betül bir hotele girdi ve hotelden yanında belboyla birlikte çıktı. Biz şaşkınlık içerisinde çantalarımızı belboya verdik o da bir güzel arabaya yerleştirdi, Betül'den 5€ bahşiş aldı. - Düşünün 5 yıldızlı Viyana'da bir hotel, önünde lüks arabalar duruyor aldığı bahşişler büyük ihtimal ile maaşından fazladır bizim verdiğimiz 5€ ya ancak bir paket sigara alır. - Betül hotele girip adres soracağına direk çantamızı bırakabilir miyiz? diye sormuş belboyda şaşırtıcı bir biçimde evet demiş ve böylece restorantlara layık olmayan çantalarımız layık oldukları hizmetle 5 yıldızlı hotellerinde yerlerini almışlardı.

 

Çantalarımızdan kurtulduktan sonra haritamız üzerinde işaretli olan yerleri Mustafa'nın kılavuzluğunda gezmeye başladık. İlk durağımız Kelebek evi oldu. Açıkçası kelebeklere karşı özel ilgisi olan yoksa boşuna para verilmemesi gereken yerlerden biriydi. Bu ev cam çatılı olup içinde kelebeklerin yaşaması için uygun bir iklim ve tabiat oluşturulmuş içinde yüzlerce kelebek olduğu söyleniyor ancak pekte öyle olmadığını gördük.



Çok oyalanmamızdan dolayı müzelerin giriş saatlerini kaçırmış ve önlerindeki heykellerle resim çekilmekten başka yapabileceğimiz bir şey kalmamıştı.



Viyana'nın bir müzik şehri olmasından operaya gitme duygusu kapladı içimizi ve hemen fiyat sormaya koyulduk. Adamın sadece müzik mi olsun dansta olsun mu şarkı da söylensin mi sorularına Türk usülu "little little in the middle" cevabı verdik ve taa taaaaaaaa  Salon Figaro; Mozart ve kız kardeşinin birlikte konser verdiği tarihi bir solandaydık.



Müziğin şarhoşluğuyla Viyana'ya veda edip tren garının yolunu tuttuk. İlk hedefimiz München ileri...





31 Ağustos 2013 Cumartesi

Buda Gelir BudaPeşte | 19.05.2013 İkinci Gün


 The Godfather film müziğiyle güne merhaba dedik. Dışarı çıktığımızda amcamız da müziğini değiştirmişti ve aramızda müzisyen olan Duygu arkadaşımız hemen elini cebine atıp, amcamıza bahşiş verdi.





Bir önce ki gün aldığımız Hop On - Hop Off  biletleriye şehiri gezmeye başladık. Budapeşte'nin tüm turistik özellik taşıyan yerlerini gezdik aklımda kalan yerlerden biri Kahramanlar Meydanı'ydı. Çünkü gitmeden önce internetten bir blogta ortada bulunan 7 heykelden birinin Atilla'ya ait olduğunu okumuştum. Ancak sonradan Mustafa ile yaptığımız tartışmalar sonucu ve internetti tekrar taramamla o heykelin Atilla değil, Kral Arpad olduğunu öğrendim. 

Detaylı bilgi için:  http://goo.gl/BlJPZi 

  
   


Kahramanlar Meyda'nından  hemen arkasında bulunan kaleye geçtik. Kalenin ön bahçesinde festivale denk geldik ve burada tarihi bir mizansel sergileniyordu. Ne yazık ki sonuna denk gelmiştik. Ama orada kurulan çadırlardan ve askerlerin giydiği kıyafetlerden anlaşılacağı üzerine Osmanlı savaşlarıyla ilgili olduğu sonucuna vardık ve Türkiye'de havalı tüfekle balon patlatma olayının ok atma versiyonuna denk geldik. Damarlarımızda ki kandan olsa gerek hemen aldık elimize ok ile yayı...



Kalenin bağçesinde ilginç bir müzik kulağımıza geldi ve ilk defa HURDY GURDY* görmüş, dinlemiş olduk.



Kaleden sonra şehrin yüksek tepelerinden biri olan Balıkçılar Tabya'sına geçtik. Burada bizi folklorik bir dans grubu ve ne hikmetse çözemediğimiz bir akbabalı adam karşıladı.



Çok gezdik çok gördük en son kendimizi Gellert Tepesi/ Özgürlük Anıtı'nda bulduk. Günün yorgunluğu ve HOHF** otobüsüne yetişmek için sarfedilen efor sonrası otobüse yetişilemeyince çöken hüzünle birlikte arkadaşlarımı biri bizi gözetliyor edasıyla kaydettim.


Geri dönüş yolunda parlemento binasına gidenler ve hostele geri dönenler olarak ikiye ayrıldık. Parlemento binasında yapılan çalışmalardan ötürü içine giremedik ancak yakınlardaki bir alışveriş merkezine gidip orada rastgele bulduğumuz Türk Restourantından uygun fiyata bir tabak dolusu geleneksel yemeklerimizden yerken hostele dönen entel arkadaşlarımız duşlarını alıp üzerlerini giyip entellik uğruna bir tabak makarna ve iki yudum şaraba dünyanın parasını vermişlerdi. Onları bu gafletten kurtarmak için hemen bir Irish Pub'a geçtik...

Yağan yağmurdan sahip olduğumuz Fucking Berlin ve Leopar desenli*** şemsiyelerimizle korunmaya çalışıp, hostelimizin yolunu tuttuk.


* Hurdy Gurdy : http://goo.gl/JHUa7y
** Hop On Hop Off
*** Leopar desenli şemşiye Türkiye'ye dönüş yolunda Romayı çok beğendi ve oraya yerleşti. İtalyan tarzı şemsiyeleri çok beğenmiş olsa gerek.

30 Haziran 2013 Pazar

Buda Gelir BudaPeşte | 18.05.2013 İlk Gün

Bizi Budapeşte'ye götürecek olan Slovakya bandıralı, kompartımanlı, kösnük trenimize binmiş kompartmanlarımıza yerleşmişken birden treni değişik kokular almaya başladı ve kompartmandan çıkıp kokunun nereden geldiğine baktık. Aslında çok uzakta aramaya gerek yokmuş...


Rotamız:


BudaPeşte - Keleti Tren İstasyonu'nda indikten sonra Turist İnformation'dan Budapeşte haritası alarak hem merkeze doğru yürüyor hem de hostel bakınıyorduk. Bu arayışımış üç kilometre yürüdükten sonra son buldu.

Kaldığımız hostel http://www.allcentral.hu buydu. Hostel gittiğim en kötü ancak fiyatı en uygun hosteldi. En büyük avantajı merkezde bir yerde olmasıydı. 

Hostele yerleşip yıkandık paklandıktan sonra, KFC'ye karnımızı doyurmaya gittik. Duygu'nun bana salladığı tavuklar sayesinde iyice kanımı ve karnımızı doyurduk. Hostel arayışlarımız sırasında Hop On - Hop Off (  City SeeSight) firmalarından aldığımız haritalar sonucunda BudaPeşte'yi yürüyerek gezemeyeceğimiz kanısına vardık ve Fiyatlarının uygun olmasıyla ( 2 gün boyunca kullanabilme ve 1 kereliğine tekne turu dahil yaklaşık 16€'ya ) Kendimizi tekne turunda bulduk.


Margitsziget Adası'nda indik. Asıl gezi işlerini ertesi güne bıraktığımız için hava kararıncaya kadar zamanımızı burda harcadık.


 
ve tekrar HopOnHopOff teknesiyle DUNA* nehri üzerinden geri döndük.


Hava iyice karamış ve karnımız açıkmıştı. Merve'den gelen teklifle birlikte Macaristan'ın meşhur Gulash Çorbasından içmeye karar verdik. Meydanın ortasından bulunan nezih, elit bir yere oturduk. Karnımız biraz doyunca tabii insan çılğınlıklar yapmak istiyor....


Gulash Çorbası hakkında doğru bilgiler için : http://www.yemekhikayeleri.com/hikayeler/yemek-ve-tarih/macar-corbasi-gulas-osmanli-nin-kul-asi-mid.html

Gulash Çorbası nasıl yapılır : http://iamthetourist.blogspot.de/2013/04/macar-kulturunden-bir-lezzet-goulash.html

Yemeğimizi de yedikten sonra günün ve seyehatın vermiş olduğu yorgunlukla hostelimizin yolunu tuttuk. Çünkü ertesi gün gezilecek bir çok yer bizleri bekliyordu...

*TUNA