6 Ağustos 2014 Çarşamba

Hola ! Barcelona. | (7-8).06.2013


Oğuz'un Rynair'de 20€'ya bilet bulmasıyla yolculuk çilemiz ve Barcelona keyfimiz başlamış göz açıp kapayıncaya kadar bitmiş oldu.


Barcelona'ya gidecek uçak Franfkurt Hahn Airport'tan kalkıyordu. Buraya gidebilmek için Frankfurt Hauptbahnhof'un ana kapısından çıkıp ilk sokaktan sağa dönerek ilerleyin ileride Bohr Omnibusse firmasının otobüslerine binerek 14€'ya Franfkurt Hahn Airport'a gidebilirsiniz. Yol yaklaşık 1,5 saat sürmekte ona göre önceden yola çıkınız.

http://www.hahn-airport.de/

Schmalkalden'den yaklaşık 5 saat'te Frankfurt'a gittikten, 1,5 saatte hava alanına vardıktan, 2 saatte Girona/Barcelona'ya uçtuktan, Girona'dan Barcelona merkeze gidiş-dönüş bileti almak süretiyle 2 saatte 26€'ya gittikten sonra ancak Barcelona'ya varabildik. Yaklaşık 11 saatlik yolculuk yaptık, yolculuklarımızı  yarı uyuyarak yarı batak oynayarak geçirdiğimiz için darma duman olmuş bir biçimde Barcelona'ya adım attık.


 

Barcelona merkez'e halk bizi çok iyi karşıladı. O gaz ile hemen bir harita edindik ve düştük yollara hava kararmaktaydı kalacak yer sorunumuz vardı. Kalacak yeri ayarlamadan bir ufak şehir turu atalım dedik.


La Sagrada Familia'ya vardık. Fotoğraflar çekildik ve yolumuza devam ettik. Bu paragraf eklenmeyebilirdi ama Oğuz'a nispet yapacağım için ekledim. Bu paragraf bir sonraki yazdı da detaylı olarak yer bulacaktır.




















Muhteşem dörtlü bir aradaydı. Barcelona'ya gelmiştik gelmesine ama kalacak yer ayarlamamıştık. Şimdi ne yapacaktık? Tabiki kumsala gidip uyuyacaktık. Haritalar elimizde, çantalar sırtımızda biz gideriz kumsala hey kumsala..


Meşur La Rampla sokağından geçip kumsala indik ve benim çiş krizim tuttu. Tuvalet önünde muhteşem sıra vardı. Derken sırada Y.T.Ü'den Erasmus yapan gençlere rasgeldik ve kafilemize onlarıda kattık.





Barcelona'ya gittiğinizde göreceksiniz kumsalda bisikletle size bira satmaya çalışan seyyarlara denk gelebilirsiniz diyeceğim ama kesin denk geleceksiniz. Bir taneside bizi buldu. adam "Where are you from?"dan bir girdi Ohoooo... Adam İstanbul'da Bursa'da çalışmış bir kaç yıl Türkiye'de kalmış. En ilginç tarafı Atatürk'ün hayatını özet geçti bize iyi adammış felan diye. Eee bunun üzerine bizde 330ml 6 bira alıverdik. Havlularımızı kuma serdik muhabbet sohbet gırla gitti. Y.T.Ü'lü arkadaşların uçma vakti geldi ve Güvenlik görevlileri bizim kumsaldan çıkmamızı kumsalın temizlendikten sonra geri gelebileceğimizi söylediler bizde oradan kalkıp uyumak için kuytu arayışına geçtik. İlk hedefimiz şezlonglar ileri...


Şezlogların yanına vardık ama birbirine zincirliydi hepsi sadece en üstteki yatılabilecek konumdaydı. Oğuz şezlonga geçti. Sammy, ben ,Mustafa havluları temizlikten dolayı ıslak olan kuma serip uyumaya çalıştık ama hayatım boyunca öyle üşüdüğümü hatırlamıyorum. Hayır gün ışısın ısınır diyoruz, YOK hava bir türlü aydınlanmıyor zamanda geçmek bilmiyordu. Bir de yağmur başlamasın mı... Hemen bir kuytu bulduk ve nerden geldiyse aklımıza başladık bağıra bağıra "Haydee gidelum hayde hayde hayde...." türküsünü söylemeye.


Yağmur dindi ve şehirin iç taraflarına doğru gidip kuytu bir yer bulup uyumaya karar verdik. İlk bulunan yer bir müzenin sidik kokulu bahçesiydi, iki yer ise yol kenarındaki banklardı. Banklara uzanırken Oğuz kafamızın etini yiyordu -Hani uyumayacaktınız? Ne oldu? Uymasanıza? ve sonunda neler oldu neler izliyoruz efendim...


Yarım yamalak uykumuzu aldıktan sonra kalacak yer bulup duş alıp şehri gezmeye karar verdik. Haritalar üzerinde işaretli olan konaklama yerlerini saatlerce aradık. Bulduklarımız ya pahalı ya da doluydu. Saat ilerledikçe açlıkta bastırıyordu ve konaklamayı akşama halledip şehri gezmeye koyulduk bunun için şehir turu yapan otobüslerden bilet aldık ve ilk durağımız olan Barcelona'nın simgelerinden Antoni Gaudi eseri Park Güell'e vardık. Şansımız yaver gitmiyordu yağmur bir yağıyor bir diniyordu...


Barcelona'ya gelmişken Camp Nou'ya gitmemek olmaz.



Herhalde Gaudi olmasaymış Barcelona pek bir şeye benzemezmiş


Arenas de Barcelona - Eskiden burada boğa güreşleri yapılırmış ancak yakın zamanda Katalanya'da boğa güreşleri yasaklanmış ve bu arenada alışveriş merkezine dönüştürülmüş. Burada üst baş değişikliği yaptıktan sonra başka bir dünya yer gezdik ve en son gezi otobüsüyle hiç inmeden bir tur attık. Çok yorulmuştuk ve kalacak yerimiz hâlâ yoktu. Karnımızı doyurduktan sonra La Rampla'ya geri döndük. Şans eseri bulduğumuz bir hostelde temizlenip paklandıktan sonra dışarı çıktık.

Yorucu bir günün ardından Sangrialarımızı yudumlayıp günün kritiğini yaptıktan sonra hostelimize dönüp mışıl mışıl uyuduk...

Fotoğraf ve videolar için Oğuz'a çok çok teşekkürler...

Münih'te Tren Kaçırayazdık... | 21.05.2013

Uzun bir aradan sonra yaz aylarının vermiş olduğu işsizlikle birlikte yarım kaldığım işi tamamlamaya karar verdim. Aklımda kalanları aktarmaya başlıyorum...

Sabahın köründe Viyana'dan Münih'e gelmiştik. Herkes tren garında hemen Schmalkalden'e nasıl gideriz peşindeyken ortaya BMW'nin merkezi Münih'teymiş, son trenle Schmalkalden'e gidersek BMW müzesini felan gezeriz teklifyle birlikte kendimiz önceklikle 3 saat harçıyacağımız bir Türk börekçisinde bulduk. Münih tren garının karşısı tıpkı Frankfurt'ta olduğu gibi  Türk sokağıydı. Poça, simit çay derken düştük BMW'yi aramaya...

Almanya artık bizim ikinci anavatanımız olduğunu o gün anladık. Çünkü ne yapacağımızı nereye nasıl gidebileceğimizi nerden bilet almamız gerektiğini artık biliyorduk. Almanya'daki sisteme artık alışmıştık.

Sora sora BMW'nin yerleşkesini bulduk. Önce Showroom'a ordan da Müze bölümüne geçtik.



Tahmin ettiğiniz üzere müzede BMW'nin ilk ürettiği arabadan son ürettiğine kadar bulunmakta. Kutaycım araba tutkunu olduğu için durup hepsini fotoğrafladı. Özet geçiyorum.




Müze'ye o kadar hayran kalmıştık ki zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmadık. Schmalkalden trenin kalkmasına yarım saat kala kimi müzede kimi showroomda olan arkadaşlarımızı toplayıp koşmaya başladık. Yetişebileceğimiz belli değil taksi tutalım gibi öneriler gelmekteydi. Hemen metroya bindik koşacağımız için kızlardaki çantaları erkeklere taksim ettik. Metrodan indik ve başladık koşmaya derken aklıma bir fikir geldi tüm bu gezi circle boyunca bir flash mob yapalım diye tutuyordum ve flash mob ayağıma geldi. Metro istasyonunda koşuşturan 10 kişi... 


O değilde bu videoda olmayan şey metroda koşarken birisi Türkçe " yavaş olun yavaşşş." diye bağırdı. Almanya değil Türkiye mübarek. Trene yetiştik Schmalkalden'e 3-5 aktarma ile vardık diyip bitirecektim ki buda mı gol değil...

Heyhat...

Schmalkalden yolunda son aktarma istasyonuna doğru yol alıyoruz. Tren bileti bende inilecek durağı, saati  kesin olarak ben biliyorum. Swainfurt istasyonunda inmemiz lazım yaklaşık olarakta 5 dakka kalmış. Kızlara (Betül-Duygu) ben bir tuvalete gidiyorum Swainfurt'ta ineceğiz dedim ve tuvalete yöneldim. Küçük abdestimi giderdikten sonra tuvaletten çıktım bizimkiler ayaklanmış hadi iniyoruz dedi. İndik ve beklemeye başladık. Aktarma yapacağımız trenin peronunu ararken öyle bir peron numarasını olmadığını gördük ve Swainfurt istasyonunda değil Swainfurt bilmem ne istasyonunda inmişsiz ve Swainfurt istasyonuna 3 durak daha varmış. Allahtan Kutay'ın telefonunda Bahn uygulaması vardı ve yeni rota çizildi. İki aktarma daha yapılarak Schmalkalden'e gidildi. 10 günlük gezi circlemiz aksiliklerle başladığı gibi aksiliklerle bitti. Hep Betül'ün suçu :D. Ancak bu 10 günlük gezi boyunca unutulmaz süper şeyler yaşadık ve en çok anlattığım anılarım buraladaki anılarımdır. Son olarak birlite iyi vakit geçirdiğimiz tüm arkadaşlara da buradan geçikmelide olsa teşekkürler. Bu sitenin tüm telifi onlara aittir. Çünkü onlar olmasaydı bütün bunlar bu kadar renkli yaşanmayacak ve güzel bir anı olarak hafızalara kazınmayacaktı...