Sıradan bir güne uyandığımızı inanmıştık. Küçük bir yerde karşılaşabileceğiniz en ilginç şey, en ilginç olay ve en ilginç insan kim olabilir ki. Bütün olasılıkları göz önüne alsan, altı küsür milyonda bir insan, adını belki gelmesen hiç duymayacağın bir mekan ve saat dörtte kahvaltı yapılan bir zamanın ortak noktası nedir ki?
Saat 16:00'yı biraz geçmişti. Oğuz , ben ve Oğuzhan bir şeyler almak için dışarı çıkmaya karar verdik. Bu kararı alırken karnımızın aç olması ve Oğuzhan'nın canının pizza çekmesiyle soluğu Mehmet Abi'nin (Akdeniz Döner) yanında aldık.
Siparişlerimizi verdik. İçerde mi dışarda mı oturalım tartırmasını uzatmadan havanın güzel olmasıyla dışarıya geçtik. Pizzaları beklerken Oğuz elinde tesbihiyle muhabbetimize katılırken, beyaz saçlı beyaz sakallı bir amca Selamün Aleyküm, memleket? dedi. Türk sandık ve yaşından dolayı sırayla elini öptük.
Amcayı hemen masamıza davet ettik. Annesinden dolayı Fransız, bir yanının akdenizli, bir yanınında alman olduğunu, eskiden bir felsefe öğretmeni olduğunu ve şimdi tıpkı bizim Evliya Çelebi gibi bir derviş olduğunu söyledi. Suriye, Irak, Lübnan, Arabistan ve Türkiye'yi gezdiğini, Türkiye'de birkaç yıl kaldığını söyledi.
Sohbetimiz Arapça, Türkçe ve İngilizce ağırlıklı olarak devam etti. Nasıl müslüman oldun diye sorduk. Müslüman olman için hazır olman gerekir dedi. Hayatının dönüm noktası 4. geçirdiği kaza imiş ve ikinci kazasında perdenin aralandığını söyledi. Çok kitap okuduğunu ve İslam alimlerinin isimleri saydı. O an o kadar utandık ki...
Türke benzemiyorsunuz, Amerikalı gibisiniz dedi. Devirin çok zor olduğunu söyledi ve Oğuzhan'ın beş vakit namaz kıldığını duyunca kollarını kocaman açtı ve Oğuzhan'ı alnından öptü.
Oğuzhan'ın konuşurken arada takılıyor olmasının nedeni sordu, kaza mı geçirdin? Oğuzhan doğuştan olduğunu söyledi. O zaman sana dua edeceğim dedi. O sırada pizzalarımız da gelmişti.
Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm Bismillahirrahmanirrahîm
Amcanın bir elini Oğuzhan'ın kafasına diğer elini de kalbinin üzerine koydu. Kevser Suresi ve Ayetel Kürsi okumaya başladı. Oğuzhan gözlerini kapadı ve nefes alışları sıklaştı. Hafif bir yel esmeye başladı. O an sanki Dünya bizim etfamızda dönüyordu ve zamanı hissetmez olmuştuk.
Gelip geçenler bize bakıyordu. Derken amca El-Fatiha deyip duasını bitirdi. Oğuzhan'ın konuşmasını daha iyi olması için ve imanımızın artması için bize bol bol tesbihat önerdi.
Sonra bir çok şey konuştuk. Türklerden, Almanlardan, İslamdan, Hristiyanlıktan ve Dünyadan. Cumayı birlikte kılmak için sözleştik ve ayrıldık.
Elhamdülillah o gün bulanlardandık.
Özgür, Oğuzhan, Abdullah, Oğuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder